dispense with

  1. (a) -den müstağni olmak/vazgeçmek, onsuz da yapabilmek/idare etmek.
    He could dispense with his assistant:
    Asistansız da idare edebilir. (b) yol vermek, (başından) savmak, uzaklaştırmak, (c) yerini almak/doldurmak, lüzumsuz kılmak.
    This new office machine will dispense with the need for a secretary: Bu yeni büro makinesi bir sekreter yerini alacak/sekretere ihtiyaç bırakmayacak.
bir kanunu uygulamak Fiil
sözünde durmamak Fiil
yeminden sarfınazar etmek Fiil
formalitelerden vazgeçmek Fiil
tanık çağırmaktan vazgeçmek Fiil
doktorun hizmetlerinden sarfınazar etmek Fiil